Sabahleyin daha önceden aldığımız tren biletimiz ile Dresden'e doğru yola çıktık. Biletleri internette http://www.raileurope.com/ ve http://www.thetrainline-europe.com/ sitelerinden alabilirsiniz. Yaklaşık 2 saatlik bir yolculukla Dresden tren istasyonunda iniyoruz.
Şehre adımınızı atar atmaz, küçük ve sıcak bir masal şehri
sizi karşılıyor. Dresden, Elbe Nehrinin kenarında kurulmuş. Saksonya’nın da
başkenti olan bu şehre, ''Elbe’nin Floransa’sı'' da deniyor. Şehir barok stili
yapılarıyla August döneminin ihtişamını gösteriyor. II.Dünya Savaşı’nın son
günlerinde ABD ve İngiltere tarafından yoğun bir şekilde bombalanarak yanan ve
taş taş üstünde bırakılmayacak şekilde harabeye çevrilen şehir, aslına sadık
kalınarak yeniden inşa edilmiş. Öyle ki şehrin tamamen yıkıldığı bilinmese
binaların yüzyıllar öncesinden kaldığı zannedilir.
Altmarkt Meydanına geliyoruz. Karşımızda bu masal şehrinin masalsı bir fotoğraf karesi.
Eski kent kısmındaki meydanda şehrin simgesi olmuş pekçok yapı mevcut.
Kreuzkirche, eski şehirde yer alıyor. Kilisenin 92 metre bir kulesi var ve halka açık. Tepesindeki kuleden şehri seyredebilirsiniz.
Ve Dresden sokakları,
August Köprüsü, şehrin iki kıyısını birbirine bağlıyor.
Karşı kıyıdan görüntüler.
Brühl Terrace, Dresden'in en popüler yerlerinden birisi. Teras denilince yüksek tepeler aklınıza gelmesin, birkaç merdivenli bir manzara seyir mekanı. Kraliyet Sanat Akademisinin de bulunduğu, en güzel Dresden şehir manzarasını görebileceğiniz bir seyir terası.
Şehrin simgesi olan yapılardan bir diğeri ise katolik kilisesi olan Hofkirche. Üzerinde 78 adet heykel var. Önünde ise Kral August'un heykeli bulunuyor. Saksonya kralı Güçlü
August Polonya kralı olmak için katolik olmuş. Bu kilise ise onun oğlu
tarafından yaptırılmış. Güçlü August’un kalbini bu kiliseye gömmüşler, naaşı
ise Varşova da gömülüymüş. August, o döneme göre oldukça iriyarı biriymiş, atnalını
eliyle ikiye ayırabilecek kadar da kuvvetliymiş ve o zamanlar Osmanlılar ona
''nalkıran'' derlermiş.
Dresden’in en önemli yapılarından biri de Zwinger sarayı.
Zwinger'in anlamı iki sur arasında demekmiş. İçinde galeriler ve köşkler de
var. Girişde Tiyatro Meydanı ve farklı bir yapıya sahip Semperoper bulunuyor.
Bina dünyanın en eski opera binasıymış.
Semperoper Opera Binası da bombardımandan sonra yeniden inşa
edilmiş. Önünde Sakson Kralı olan Kral John'un atlı heykeli var.
Köşeyi döndüğünüzde karşınıza diğer bir muhteşem eser
Fürstenzug çıkıyor. 101m uzunluğunda ve 10m genişliğinde olan eser 25.000
Meissner porseleni kullanılarak yapılmış. 1200 - 1800'lü yıllardaki Saksonya
asilzadelerinden 35 aile atlar üzerinde resmedilmiş. Duvar üzerinde toplam 93
kişi tasviri bulunuyor. Dönemin çağdaş kıyafetlerinin de resmedildiği duvarda,
sanki Dresden tarihi resmi geçit yapıyor gibi tasvirlenmiş.
Ve Dresden'deki son dakikalarımız, daha fazla kalıp bu şehrin keyfini sürmek isterdik ama zamanımız kısıtlı maalesef.
Prag trenine binmek için istasyona doğru hızla geçtik, kaçırmadan binelim ki gece Prag'da olalım. Hoşçakal masal şehri, tekrar gelmek üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder