Uzun bir yolculuktan sonra, nihayet Bangkok Suvarnabhumi Havaalanına indik. Son derece modern ve güzel bir havaalanı. Direkt pasaport kontrole yöneldik. Moskova pasaporttaki suratsız insanlar gitti, yerine güleryüzlü, akın akın ve kuyruğun arkası nerede dediğimiz kalabalığı karşılayan, yardımcı olmaya çalışan, Taylan insanı geldi. O kadar kalabalığın işi hızlı bir şekilde bitti ki ,sırada çok fazla beklemedik. Zaten TC vatandaşlarına vize sorunu da yok.
Havaalanında kur düşük olduğundan az miktarda $ bozduralım dedik. Taksiye ve acil ihtiyacımıza yetsin diye 50$ bozdurduk. 1$ = 30THB bizde 1500 THB aldık. Biranda elimizde birsürü para oldu.
Bavullarımızla çıkışa yöneldik. Dün -10 derecede donarken, bugün 30 derecede biranda yaz geldi. Otele gitmek için taksiye yöneldik. Tayland'da taksiler kişi sayısına göre, biz 4 kişi olduğumuz için büyük taksiye bindik ve Khaosan Road'daki otelimize doğru yollandık.
Otel caddenin içinde olduğundan , odalarımıza yerleştikten sonra hemen dışarı çıktık. Caddede ve ara sokaklarda dolaştık. Yeni bir dünyaya gelmişiz gibi bir his yarattı, şaşkınlıkla etrafı izledik. O kadar çok şey okuduk ve dinledik ki, herşey gözümüze ilginç geldi. Herkes birşeyler satmak istiyor, yemek yememiz için çağırıyor, bizde onların tadına bakmak istiyoruz ama sırayla, zaten şaşkına dönmüş gibi nereden başlasak diye bakıyoruz. Nihayet oturup sebzeli ,deniz ürünlü ve tavuklu, yumurtalı, nodullarından yemeye karar verdik.
Ayaklarımızın ağrısı ve şişliği iyice rahatsız edince, Charlie'nin masaj salonunu es geçemedik. Hemen girip 1/2 saatlik ayak masajı yaptırdık. 120 baht =4 $ . Ordan hiç çıkasımız gelmedi. 1 saat de yaptırılırmış.
İnsanların ellerinde Hindistan cevizini görünce soğuk soğuk bizde alalım dedik, ama tadını beğenmedik. Suyunu döküp içini yiyelim dedik, yok o da hoşumuza gitmedi, geri bıraktık. Halbuki hem ben, hem de bizimkiler hindistancevizli yiyecekleri, barları çok severiz. Biz de renkli meyvelere dalalım dedik, karpuz ve papaya, ikisi de muhteşemdi. Hele karpuz, senelerdir tadını unuttuğum çocukluğumun karpuzunu yedim.
Dolaşa dolaşa acıkmaya başlayınca, gözüm pad thai yapanlara kaydı ve birkaç kişiyi inceledim. Sonunda yapışını beğendiğim birisinden aldım, zaten sonradan abonesi oldum. Başkalarından da yedim, ama kesinlikle en güzel Pad thai yapan o. Pad thai, pirinç eriştesi, soya filizi, taze soğan, karides veya tavukla yapılan, özel soslu, isteğe bağlı yumurta, fıstık ve biberle tatlandırılan bir tay yemeği. Hem doyurucu, hem lezzetli, hem de ucuz. 40 -50 baht, içine koyulana göre değişiyor.
Daha sonra da otele yakın bir bara oturduk. Heryerde oraya özel biraları içmek istediğimizden Tayland'ın birası Leo'dan ısmarladık. Gecenin ilerleyen saatlerinde sandalyeler sokağın içine doğru iyice yayıldı, coşku artmaya başladı. Sokaktan geçenler de bu coşkuya katılmaya başladılar.
Bu keyifli geceyi yol yorgunluğu ve uykusuzluğun etkisiyle, ertesi günü de Pattaya'ya geçeceğimiz için 02:00 gibi kapatmak zorunda kaldık.
26 Ocak 2015 - PATTAYA 1.GÜN
Ananas ve nefis karpuzların süslediği güzel ve doyurucu bir kahvaltıdan sonra çantalarımızı alıp Pattaya'ya doğru yola çıkmamız gerekiyor. Pattaya'ya otobüsle gideceğiz. Khaosan Road Güney Terminaline yakın olduğu için biz oradan bineceğiz. Ama ayrıca Kuzey Terminali ( Mochit ) ve Doğu Terminali ( Ekamai ) var. Otobüsler 05:30 da çalışmaya başlıyor ve 30 dakika - 1 saat aralıklarıyla devam ediyor.
Çantalarımızı yüklenip caddeden pazarlık sonucu 150 Baht vererek anlaştığımız taksi ile terminale gittik. Otobüs 10 dakikaya kalkıyordu, hemen kişi başı 120 Baht vererek biletlerimizi de aldık. Yaklaşık 3 saatlik bir yolculukla Pattaya terminaline vardık. Oradan otele gitmek için, tuk tuk denilen ve 10 kişi gibi alabilen dolmuşlara bindik. Herkesi otellerinin önüne kadar bırakıyor, kişi başı 50 Baht veriyorsunuz.
Kaldığımız otel Mr Mac Walking Street'e 1km kadar yürüme mesafesindeydi. Ama temiz ve keyifli bir oteldi, tavsiye ederim. Yürümek istemeyenlere tuk tuk inişte 10 Baht. Hatta dolaşmadan gitmek isterseniz, gece dahil, motor taksiler 60 Baht.
Bizim hazırlanıp çıkana kadar akşam üzeri oldu, denizine bakamadık, yarına kaldı. Caddede, ara sokaklarda, biraz turladık. Kalamar ızgaraları görünce çöplenmemek olmazdı, hemen ikişer tane götürdük, tabii bol acılı sosuyla.
Otele üstümüzü değiştirmeye gittik, tekrar Walking Street'e geldiğimizde ortalık hareketlenmişti. Tayboksu gösterisi dikkatimizi çekti. Gösteri ücretsiz ama oturup,içecek söylüyorsun.Biz de birer bira söyleyip izledik. Kısa bir gösteri yapıyorlar, sonra da isteyenlerle ücret karşılığı fotoğraf çektiriyorlar.
Gösteriden çıktığımızda karnımız da iyice acıkmıştı.Şöyle güzel, bol deniz ürünlü bir yemek yiyelim dedik ve mönüsü dikkatimizi çeken Sea Zone Restauranta girdik. Ben tadını merak ettiğim timsah eti ve yengeç bacağı, bizimkilere de sebzeli karışık et ve tavuk yemeklerinden söyledik. Ortaya da salata, patates kızartma çeşitleri ve sarımsaklı ekmek istedik. İçecekler dahil hesap 1600Baht ( 53$ ).
Yengeç bacağı Timsah eti, yumuşak, biraz tavuk etine benziyordu ve oldukça lezzetliydi.
Yemekten sonra gençler bizden ayrıldılar, doğal olarak. Biz de gezerken dikkatimizi çeken, canlı müzik yapan Blue Sky III isimli bir rock bara girdik. Karayip Korsanlarınadaki Jack Sparov tipli birisi çok güzel rock söylüyor, ama güzel söylüyordu ve çalan ekip de oldukça iyiydi.
Gece 02:00ye kadar keyifle dinledik, sonra otelin yolları taştan dedik.
27 Ocak 2015 - PATTAYA 2.GÜN
Bugün geç saatlere kadar uyku keyfi yaptık. Erken kalkabilseydik Mercan Adasına gidecektik, ama delikanlılar zaten sabah geldiler ,biz de geç yatınca sonraki günler için iyice dinlenelim dedik. Geç kahvaltıdan sonra plaja gitmek istedik. Plaja tuk tuk ile gidiliyor, 10 Baht/kişi. Ama deniz kirli, girilecek gibi değil. Biz de şezlong kiralayıp, içeceklerimizi de söyleyerek, akşamüzerine kadar kumsala yayıldık. Kumsaldaki güvercinleri besleyerek oyalandık.
Akşam yemek için bu sefer değişiklik olsun dedik ve King Sea Food Restauranta girdik.Girişte beğendiğimiz jumbo karidesler, kalamarlar, istiridyeler ve salata için yeşillikler seçildi. Biraz sonra pişirip masaya getirecekler. Yanına deniz ürünlü pilav çeşitleri, mezelikler ve içkiler. Herşey çok güzeldi ,hele acı soslu salata muhteşemdi. Türkler genelde balık ve çoban salata söyler diyen garsonlar,Türk olduğumuzu söyleyince şaşırdılar.
Biraz sonra ellerinde bayrağımız vardı, getirip masamızın başına diktiler. Bu seferde biz şaşkınlık yaşarken, tam o sırada şarkı söyleyen solist Orhan Gencebay'dan "Batsın bu dünya" şarkısını söylemesin mi,iyice şaşırdık. Oldukça da güzel söyledi. Pattaya'ya çok Türk geldiğini o zaman anladık.
Şimdiye kadar ödediğimiz en yüksek hesabı ödedik, 2500 Baht. Çıkınca yine bizim rock bara gittik. Bu sefer gençler de geldi. Müziği beğendikleri için birkaç saat takılıp ayrıldılar. Dün geceki samimiyetten sonra bu gece daha keyifli ve eğlenceliydi. Ama yarın sabah Hanoi'ye uçacağımız için sabahlamadan kalktık.
Caddede yürürken İstanbul Kebab ya da Maraş dondurmacısını görünce biran ben neredeyim diye, burası neresi diyesiniz geliyor.
Pattaya gece hayatı pek anlatılır gibi değil, bazı fotoğrafları çekmek ve paylaşmak uygun olmaz diye düşünüyorum. Burası için söylenenler hiç abartılmamış, emin olun.
Bangkok'da iki havaalanı var. Birisi Suvarnabhumi, diğeri Don Muang Havaalanı. Biz Hanoi'ye Suvarnabhumi'den gideceğiz. Bunun için de dört kişi avantajını kullanalım, havaalanına otobüsle değil de, taksiyle rahat rahat ve çabuk gidelim dedik. Akşam yemeğe çıkarken, yarın sabah için taksiyi otelden ayarladık. 1200 Baht demişlerdi, ama gece geldiğimizde bu rakamın 2 kişi için olduğunu söylediklerinde, sinirlendim ve iptal ettirdim. Bu durumda daha erken kalkar, başka taksi bulamazsak otobüsle gideriz dedim.