2 Şubat 2015 - HO CHİ MİNH ( SAİGON )
Gece geç saatte geldiğimiz için, sabah katılmayı düşündüğümüz Cu Chi Tünelleri turunun öğleden sonra olanına katılabileceğiz. Kahvaltı sonrası hemen Sinh Tourist ofisinin yolunu tuttuk. Bir sokak ilerdeydi. Yarım günlük Cu Chi Tünelleri turunu 79VDN, 1 günlük Mekong Delta turunu 179VND vererek aldık.
Cu Chi Tünelleri turu için 12:30'da ofisin önünde olmamızı söylediler, saat 13:00 de hareket edecekmişiz. Biz de o zamana kadar gezebileceğimizi düşündüğümüz, 15 dakikalık yürüme mesafesinde olan Savaş Müzesine gittik. Müze 12:00 - 14:00 arası tatil. Biz de zaten 12:00' ye kadar gezecektik. Biletlerimizi alıp içeri girdik.
Vietnam Savaşının rakamsal gerçekleri aşağıdaki tabloda açıkça gözüküyor. Atılan bomba sayısı, ölen Vietnamlı sayısı gibi dikkat çekici rakamlar. Amerikalıların attıkları napalm, portakal gazı gibi kimyasal bombalar yüzünden, sakat kalanlar ve 3 nesildir hala devam eden sakatlıklar için söyleyecek kelime bulamıyorum.
Savaşın acımasızlığını, Vietnam halkının yaşadığı eziyetleri gösteren ödül almış fotoğraflar.
Ormanlarda saklanan Vietnamlıları ormanlarla beraber yakan napalm bombalarının sonucunda herşeyin yok oluşunun resmi.
Vicdanın bittiği bir fotoğraf daha
Müzenin bahçesinde Amerikalılardan kalma uçaklar, helikopterler, tanklar vs var.
CU CHİ TÜNELLERİ
Doğruca Sinh tourist ofisine gittik ve minübüse binip, Cu Chi Tünellerine doğru yola çıktık. Yol git git bitmiyor. Yaklaşık 2 saatlik yolculuktan sonra, seramik, tahta oymacılığı, sedef çalışması ve yumurta kabuğu tozuyla yapılan tabloların olduğu el sanatları atölyesine geldik.
Daha sonra tekrar aracımıza binip, Cu Chi kasabasına tünellerin olduğu yere geldik. Bu bölge turistlere savaşı anlatabilmek için düzenlenmiş.Yerel rehberlerle geziliyor. Ormanlık bölgede ilerleyerek gezmeye başladık.
Burası ilk olarak Fransızlardan korunmak için 20 km kadar yapılmış. Daha sonra yaklaşık 200 km kadar daha uzatılmış. Amerikalılardan saklanabilmek, mücadele etmek ve vur kaç yöntemiyle onları altedebilmek için bu tünellerde yaşamaya başlamışlar. Tünellerde karargah, odalar, mutfak, hatta hastane bile var. Çok dar olan bu tüneller Vietnamlıların yapısına göre daracık ve belli yerlerde kapaklarla kapatılabiliniyor. Kaçışı kolaylaştırmak için bazı yerlerde nehre çıkış kapıları da varmış.
Mutfakların bacaları, duman ve kokunun anlaşılmaması için en az 500 m ileriden veriliyormuş ki yerini tespit edemesinler.
Ormanın içinde filmlerden de gördüğümüz, pekçok tuzak var. Yerel rehber bunları gezdirirken anlatıyor.
Tüneller o kadar dar ve küçükki Vietnamlıları takip eden Amerikalılar girmeye kalkıştıklarında içine sıkışıp kalıyorlarmış. Şimdilerde turistler için içleri genişletilmiş. Buna rağmen bile çömelerek zorla yürünüyor. İçerde uzun süre kalmak zor, tünelin içine girdikten sonra en yakın çıkıştan hemen çıktık.
Çift taraflı,yani önlü arkalı giyilebilen, araçların lastiklerinden yapılan sandaletler. Vietnamlılar Amerikalılardan kaçmak için bu ayakkabıların topuk kısmını burun kısmı gibi ters giyiyorlarmış, böyle olunca ayak izleri gittikleri yöne değil, diğer yöne gibi gözüküyor ve yön şaşırtarak kaçıyorlarmış.
Vietnamlıların o dönemlerde sıkça tükettikleri, patatese benzeyen, kök halindeki manyok ve yanında çay ikram edildi. Manyok kumpir gibi yapılmış, şekerli fıstığa batırılarak yeniyor. Biz tadını çok beğendik. Üstelik açlığımızı da giderdi.
Vietnam savaşı ve sonrasıyla ilgili canlandırmaların olduğu yer.
Saat 17:00 gibi dönüşe geçtik. Yine aynı yol çilesi ile hoplaya zıplaya döndük. Yarın sabahtan Mekong Delta gezisi yapacağız. Daha ertesi sabah ise Kamboçya yolcusuyuz. Saat 19:00'da nihayet Ho Chi Minh'e döndük. Ofisin yanındaki Gon Cafe'nin, mönülerine bakıp, hemen içeri girdik. Çünkü çok acıkmıştık ve yer arayacak durumda değildik. İyiki de girmişiz, yemekleri oldukça lezzetliydi, sunum da güzeldi. Pilav eşliğinde çok leziz et yemeklerini yedik. Tabii ki buranın birası Saygon eşliğinde.Daha önceden de yazdığım gibi, sokak yemekleri yerli halka ucuz ama turiste aynı rakam olmuyor. Onun için ne ödeyeceğinizi bileceğiniz restoranlarda yemek daha iyi. Zaten aynı fiyata geliyor, üstelik daha lezzetli ve temizini yersiniz.
Kaldığımız otelin sokağı barlar sokağı gibi olduğundan, akşam otelin önünde oturup biralandık. Gelen geçeni izledik ve şişe şişe saygonlar bitti. Yarın sabah Mekong Delta bizi bekliyor.
3 Şubat 2015 - MEKONG DELTA GEZİSİ
Sabah 08:00'de yine Sinh Tourist'in önündeyiz. 08:30'da hareketle tekneye bineceğimiz Mekong Nehri kenarına geldik. Tekneyle My Tho City'den Con Phung adasına (Phoenix Island) geçtik. Bu köyde hindistan cevizinden yapılan elsanatları ürünleri satılıyor.
Hindistan cevizi ağaçlarının olduğu, bunların kabuklarından yapılan eşyaların satıldığı bir köye geldik. Buradan hindistan cevizi kabuğundan yapılan hediyelik eşyalardan aldık.
Hindistan cevizi ağaçları
Pirinç yufkasının yapılışını izledik. Pirinç harcı, altında buhar olan kazanların üzerindeki tülbent tarzı bezin üzerine yayılıyor. Sonra üzeri kapatılıyor.Sonra da alınıp serilerek kurutuluyor. İsterseniz normal yufka gibi, isterseniz közde kızartarak yenebiliyor. Kızarmış hali çok lezzetli, çıtır çıtır.
Pirinç öğüten el değirmeni
Sonra öğle yemeği için yerel yemeklerin sunulduğu köydeki restorana geçtik.
Bunları nasıl yiyelim diye bakıyorduk ki, sunumu yapan kız, pirinç yufkasının içine önce balık, sonra da yeşillik ve pirinç koyarak sarıp bizlere servis yaptı. Gerçi bu şekilde biz Hanoi'de de yemiştik. Balık tek başına çok lezzetli değil. Sıcak ülke ve nehir balığı olduğundan, bizim deniz balığının lezzeti yok, biraz kuru bir tadı var.
Tekrar tekneye binip başka bir köye geçtik. Yemek yerken kullandıkları copsticklerin yapılışını izledik.
Hindistan cevizinin dışındaki tüylü zeminden yapılan paspaslar.
Şifalı bal üteren, arıcılıkla uğraşan bir köy. Ballı çaylarından ikram ettiler.
Sonrasında kadınların çektikleri kayıklarla Mekong Nehrinin dar bölgelerinde gezinti yaptık.
Başka bir köye geçtik, tropik meyvelerden dragon, papaya,ananas, armut ve çay ikramıyla eşliğinde geleneksel müziklerini dinledik.
Köyün çıkışında bir de baktık ki, herkesin çekinerek baktığı, muhteşem güzelliğiyle bir piton sahibinin elinde bizi bekliyordu. Küçük bir ücret karşılığında isterseniz elinize alıp fotoğraf çektirebiliyorsunuz. Herkes çekinerek bakarken, biz ailece sırayla aldık, ama biraz fazla sevince sahibesi artık elimizden almak istedi. Tabii bunda daha önceden yılan beslememizin etkisi vardı. Böyle söyleyince garip geliyor ama, zehirli olmadıkları sürece çok güzel hayvanlar.
Daha sonra at arabalarıyla 15 dakikalık uzaklıktaki başka bir köye geçtik. Burada şeker kamışından suyunun çıkarılmasını ve şeker yapımını izledik.
Şeker kamışından su çıkaran makine. Önce presleniyor,hortumla da suyu kaseye doluyor.Tabii ki buzlu buzlu birer bardak içtik,sıcak da iyi gitti.
Burada da hindistan cevizinin suyu, şeker kamışı suyu ve sütle yapılan yöresel şekerlerin yapıldığı yer. Gençkızlar bir taraftan paketleyerek satışını da yapıyorlar. Güzel aroması olan bu şekerlerden 2 paket aldık.
Veeee dönüşe geçiyoruz.
Çok keyifli ve dolu dolu bir geziydi. Ho Chi Minh'e dönüşte, yarın sabah için Phnom Penh otobüs biletlerimizi 189.000VDN vererek aldık. Ayrıca 25 $ da vize ücreti ödenecek.Otobüs sabah 06:30'da kalkacak. Ofisten çıkşda yanındaki Gon cafe'deki çocuk nazikçe çağırınca,yemekleri güzel olduğu için oraya girdik.
Daha sonra şehri biraz adımlayarak, dün göremediğim yerleri biraz görelim istedik.
Notre Dame Bazilikası
Merkez Postane
19 Şubat itibariyle yeni yıla girecekleri için heryer süslenmiş vaziyette. Sokaklar ışıl ışıl, hediyelikler heryerde. Evlerde, kapalı alanlarda da kutlama için Buda heykelleri, tütsüler ve yılbaşı süsleriyle donanmış durumda.
Sabah otobüsümüz erken olduğu için, geceyi de 00:30 gibi vakitlice bitirdik. Yarın Kamboçya'da olacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder