BİDÜNYA GEZMECE

BİDÜNYA GEZMECE

29.03.2015

TAYLAND, VİETNAM VE KAMBOÇYA GEZİSİ - 11 ( KHAO LAK NATIONAL PARK SAFARİSİ )

11 ŞUBAT 2015 - KHAO LAK NATIONAL PARK SAFARİSİ

Bugün sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptık ve hazır vaziyette beklemeye başladık. Ama en geç  07:30'da gelmesi gereken araç, ancak 30 dakika sonra geldi. Biz de geç kalmayalım, kimseyi bekletmeyelim diye telaş içinde acele ettik. Sonradan öğrendik ki, Çinli bir aile vardı,meğerse onları yarım saat bekledikleri için geç kalmışlar. Uzun bir yolculukla Pha Ngan adasının kuzeyine doğru çıkmaya başladık ve Khao Lak Milli Parkına geldik.

İl durağımız mini zoo, adı gibi mini olan bir hayvanat bahçesiydi. Balıklar, deniz canlıları, timsah, kaplumbağa,geyik.....







Oradan çıkınca fil kampına geçtik. Önce yavru bir filin gösterisini izledik. Dans etti, mızıka çaldı, çember çevirdi ve öpücük aldı. Bu arada meyve ikramları yapıldı. Daha sonra yavru fille beraber gölette gösteri devam etti. Ama yavru fil suyun içinde o kadar çok tutuldu ki eziyet olmaya başladı ve hoşumuza gitmedi. Biz de protesto ederek izlemeyi bırakıp oradan ayrıldık. Ama diğer kişiler izlemeye devam ettikleri için gösteri maalesef devam etti.




Sonrasında fil safari yapacaktık, ama başka bir grup daha vardı ve fillerin sayısı çok değildi. Bir de dinlenmeleri gerektiğinden beklememiz gerekiyordu. Beklerken zipline yapacakları, yani bizleri action için çağırdılar. Biz ve bir İtalyan, dört kişi zipline yapmak için techizatları kuşanmaya gittik. Emniyet kemerleri ve bağlarını kuşandık, kaskımızı taktık, eldivenlerimizi giydik.


Görevlilerle beraber kayacağımız başlangıç noktasına yürüdük ve yukarı tırmandık. Çelik halat üzerinde nasıl kayacağımızı ve nasıl yavaşlayıp, duracağımızı anlattılar. Elimize de yavaşlama ve durmada yardımcı olacak bir çubukcuk verdiler. İlk önce 1. görevli kayarak gösterdi, sonra sırayla bizler kaydık. İlk atlayış ve kayış uzundu, hiç duramayacakmışım gibi geldi,son hız gittim diyebilirim. Zaten anca durabildim, ama adrenalinli muhteşem bir duygu, uçmak gibiydi. İtalyan arkadaş durmakta zorlanınca ayağını çarpıp yaraladı. Sonraki etaplar daha kısaydı ve biz de öğrenmiştik zaten. Son etap bitiş noktasında fotoğrafınızı çekiyorlar. Bir foto 250 Baht. Biz hemen akıl edip kendi makinemizle çekildik.



Zipline bitiminde aynı yere döndük ve arkadaşın pansumanı yapıldı. Malzemeleri de teslim edip, fil safari yapacağımız yere geçtik.

Sonra sırasıyla ikişer kişi halinde fil sırtında ormanda gezmeye çıktık. Fotoğraf makinemizi bizi birkaç poz çekmesi için fil bakıcısına verdik. O da sağolsun poz poz çekti. Orman içinde belli yerlerde fotoğraf çekimi yapıyorlar aslında ama, yine bir foto 250Baht.





Güzel ve keyifli gezinin ardından aynı yere döndük. Her canlı doğadaki yerine göre yapılandırılmış gerçekten, fillerin derileri o kadar sertki, bu nasıl bir şey dedik. O iri, kocaman görüntünün altında öyle masum bakışları ve duruşları var ki, küçük olsalar insanın kucaklayıveresi gelir. Tabii küçük olsalar yani...


Rambo adını verdikleri oldukça iri bir fil, hortumuyla insanları kaldırabiliyormuş. Denemek isteyen olup olmadığını sordular. Oğlumla bir kişi daha denedi ve görüntü bu.


Fil safarimiz de bittikten sonra aracımıza binip, yemek yiyeceğimiz köye geldik. Yemekler dünkü kadar güzel değildi, ama yine de iyiydi. Yerel yemeklerin tadına bakıp, karnımızı doyurduktan sonra etrafta biraz gezindik. Hayvanlara baktık, ananasların yetiştiği ağaçları ve kauçuk ağaçlarını gözlemledik.




Kauçuk ağaçları özellikle ilgimizi çekti. Kızılderililer süt gibi bir sıvının aktığını görünce, bunu gözyaşına benzetmişler ve bu ağaca Kızılderili dilinde ''Ağlayan ağaç'' anlamında olan kauçi adını vermişler. Tayland çok olan kauçuk ağacı ile Hindistan'ın ardından kauçuk üretiminde 2. sırada yer alıyor. Ağaç dikildikten 7 yıl sonra ancak lateks toplanabiliyor. Ağacın yetişmesi için sıcak ve nemli ortam gerekiyor. Kauçuk elde etmek için çizilen ağaçtan akan lateks gece 23:00'dan sonra, ormanın büyüklüğüne göre sabaha kadar ki zaman diliminde toplanıyor. Kuruyan lateks diğer işlemlerden geçiyor.


Daha sonra tuktuklara binerek bambu rafting yapacağımız yere gittik. Çinliler yine oyalanarak geç kaldılar ve yine onları bekledik. Bambuların üzerinde relax bir şekilde nehirde gezinti yaptık. Ağaçların tepesine yuvalanmış yılanlar, suyun şırıltısı, hafiften gelen kuş sesleri içinde terapi gibi bir gezintiydi.


 




Bir yerde mola verildi ve bizim tarzanlara gün doğdu. İple suya atlanacak bir yerdi. Bizimkiler de kaçırmadılar tabii ki. Yanımda yedeğim olmadığından ben giremedim, şelaleyi bekliyorum ve fotoğraflama görevini üzerime aldım.




Atlama aksiyonunda bu seferde Çinli baba ayağını yaraladı ve yol üzerindeki klinikte 30 dakika daha onu bekledik. Yaralanmasına üzüldük ama, bugün 1 saatten fazla zamanımızı boşa harcadılar. Rehber acele ediyor, daha maymunlar uyumadan Maymunlar Tapınağına yetişmemiz gerekiyor, oradan da şelaleye gideceğiz ve akşam üzeri oluyor haliyle. Herkes bekleyene kadar, onları dönüşte alsaydık demeye başladı. Nihayet pansumanı yapılıp geldi ve tapınağa doğru yola çıktık.

Tapınak girişinde maymunlara da verebileceğiniz fıstık, muz ve mısır satıyorlar. Ama torbalarınıza dikkat etmeniz gerekiyor, farkedemeden saldırıyorlar. Heryer maymun dolu, aile halinde, yavrular, anneler, yaşlı maymunlar...





Tapınağın içine giriş 20Baht. İçeride Buda heykelleri ve mağara var. Çıkıştakinde ise yarasalar da gözüküyordu.













En yaşlı maymun, 25 yaşındaymış. Tek başına bir köşede oturuyor. Verilen bir muzu 15 dakikada ancak yiyebildi. Diğerlerinin yemesi birkaç saniye sürüyor.



Tapınaktan çıkışında çok güzel haşlama süt mısır gördük ve son yıllarda yediğim en güzel mısırdı, böyle bir tadı unutmuşuz.

Daha sonra da şelalenin olduğu yere gittik, ama zaman kalmadığından esas şelalenin olduğu yere çıkamadık. Çünkü  dönüş için hava kararmış ve geç olacakdı. Daha öncede dediğim gibi, 1saatlik bir kaybımız oldu. Biz de küçük şelalenin suyunda biraz oynadık, ıslandık ve arkasından da dönüş yoluna geçtik. İyice kuzeye kadar çıktığımız için, dönüş yolu 2 saat kadar sürecek. Uyuya uyuya yol aldık ve otele bırakıldık.

Buradaki  son gecemizde değişik bir yerde yemek yiyelim dedik, bolca deniz ürünleri olan bir yere girdik. Ben yengeçleri ve deniz ürünlerine atladım yine.



Bu gece Patong'un gezmediğimiz yerlerini arşınladık, hediyelik eşya satan küçük alışveriş tezgahlarını gezdik, Jungceylon alışveriş merkezine baktık. Sonra da sahile doğru bir yerde biralarımızı yudumladıktan sonra otelimizin yolunu tuttuk.



Kendimizi ekranda görünce buradaki son kareyi de çekelim istedik. Bu da bizim Patong ve Bangla Road'a veda fotoğrafımız oldu.



Yarın Phi Phi Adasına gideceğiz ve akşam da Bangkok'a uçacağız. Çantalarımızı geceden hazırlamamız gerekiyor. Yarın otele döner dönmez hemen çıkmamız gerekiyor, ancak yetişiriz.













27.03.2015

TAYLAND, VİETNAM VE KAMBOÇYA GEZİSİ - 10 ( JAMES BOND ISLAND )

10 ŞUBAT 2015 - PHUKET'TEN JAMES BOND ADASI

Sabah aceleyle kahvaltı yapıp, beklemeye başladık. Ama 07:45 - 08:00 arasında gelmesi gereken minübüs 08:10 oldu hala ortada olmayınca, verilen telefonu aradık. Geliyoruz denilince beklemeye devam ettik ve 08:20'de araç geldi. Bizi tekneye bineceğimiz limana, Ao Po Pier'e götürdü. Minübüsden inince bileklerinize renkli ipler bağlanıyor, siz o renk grubu olarak teknelere biniyorsunuz ve o grupla turu yapıyorsunuz. Diğer minübüsler de gelince teknemizin grubu tamamlandı ve terliklerimizi çıkarıp tekneye bindik. Önce harita üzerinde nerelere gideceğimizle ilgili bilgi verildi.

 Ao Po Pier 











Programa göre sırasıyla gezilecek yerler, James Bond, Lana, Hong ve Panak adaları. İlk  Altın Tabancalı Adam filmiyle ünlenen, James Bond'a geldik. Ünlü kayayla fotoğraflarımızı çektirdik, mağaraya baktık o kadar.







Sonraki durak Lana Island, tek kelime ile harikaydı, botlarla mağaraların içlerine girdik ve her giriş çıkış bir sürpriz gibiydi. Bazı yerlerde botun içine sıfır derecede yattık ki bot içeri girebilsin diye, yoksa geçilmiyor. Bot turunun bitiminde diğer grup gezerken biz de Andaman Denizinde biraz yüzdük, tekneden atladık, hatta teknenin en küçük miçosunu tekneden atmamızla beraber grup halinde eğlenceli bir aksiyon yaşadık diyebilirim.










Diğer grup da geldikten sonra tekne hareket etti ve açık büfe yemek servisi başladı. Yemekler gerçekten çok güzel ve lezzetliydi. Balık ve midye kızartma, karidesli salata, tavuk, çorba, makarna, pilav, yeşillik vs. Bu zengin mönü ile karnımızı güzelce doyurduk. Bizdeki tekne gezilerindeki gibi tadımlık yemek yoktu anlayacağınız.

Hong Island sonraki durağımızdı. Kanolara binip kendimiz kürek çekerek adanın kıyılarını dolaştık.





Ve son durağımız, karanlık mağaraların olduğu Panak Island oldu. Mağaralar oldukça karanlıktı ve kafa fenerleriyle,hatta bazı yerlerde telefonun ışığıyla mağaraların içlerini görebildik. Yarasalar bile vardı. Bir an bot patlasa ve içeride kalsak ne yaparız diye gülüştük. Ürkütücü, ama bir o kadar da çok güzeldi.








Ve diğer mağara





Son mağarayı da gezdikten sonra, dönüşe geçtik. Biz de teknenin üst katında güneşlenmeye çıktık, bu arada biraz da kestirmişiz.

Dönüş yolundan son kareler


Limana varınca tekrar minübüsümüze bindik ve otellerimize bırakıldık. Çok keyifli,çok eğlenceli bir geziydi. J.P.Andaman ekibine buradan çok teşekkür ederim.Bize çok güzel, bir o kadar da samimi ve sıcak bir gün geçirttiler.Umarım siz de onlara denk gelirsiniz ve güzel bir tur geçirirsiniz. Bizim en keyif aldığımız turumuz bu oldu.

Yarın sabah erkenden safari turuna gideceğiz. Bu yüzden herkes geceyi erkenden bitirdi.